Bir kapı numarası yoktu. Bir sokak ismi de yoktu. Yollar, mahalleler, parklar, fabrikalar ne arar. Hatta bir şehir bile yoktu ya, hadi neyse. Bir ev var mıydı? Aslında o bile belli değil. Daha büyük bir şey vardı nihayetinde. Deniz vardı. Uçsuz bucaksız bir deniz, ufukta görünen adalar, martıların çığlıkları, gece gökyüzünde kadim bir hikayenin kahramanları gibi parıldayan yıldız kümeleri; Büyük Ayı, Akrep, Ejderha ve diğerleri… Sonra bir de bir isim. İsim neydi? Lacivert boya üstüne beyazla mı yazılmıştı? Evet, evet, öyleydi. Shonga’ydı. Ah, geminin adı buydu işte. Öyle ahım şahım bir şey sayılmazdı. İki kuru yük, bir sıvı yük ambarı olan küçük bir gemi. Güvertesini doksan altı adımda kat edebiliyordun. Yaşam mahallinin üç katı vardı. En dipteki makine dairesinden en üstteki kaptan köşküne altmış iki basamakla çıkıyordun. Geminin sahibi Kaptan Dodo güvertelerden birinde tavuk ve keçi besleyen, bir diğerinde meyve ağacı yetiştiren, viski damıtan, akşamüstleri küçük kamelyasında rakısını hüpleten değişik bir adamdı. Tek bir gayesi vardı, o da bir gece aniden ortadan kaybolan karısından geriye kalan tek yadigarını, kızı Renda’yı bu çalkantılı denizlere layık bir insan olarak yetiştirmek.



Kaptan’ın 12 yaşındaki kızı Renda hayatını bu gemide geçirmişti. O denizin yerlilerinden biriydi. Bir gemi veledi. Bugüne kadar 723bin deniz mili yol kat etmiş, dünyanın etrafını üç kere dönmüş, bütün limanları dolaşmıştı. Kıyılarda yaşayan halkları tanıyor, kimlerin yanında kibar davranması, kimlerin yanında yere tükürüp küfretmesi gerektiğini biliyordu. Gerektiğinde dünyanın bütün bayraklarını çizebilir, bir gemiye tek başına kumanda edebilir, açık denizde yıldızlara bakarak kendi mevkiini belirleyebilirdi. Ve denizde her geminin bir rotası olduğu gibi bu bakır rengi saçlı, mavi gözlü kızın da bir hedefi vardı. Renda, kanatlı bir denizatını arıyordu. Neden mi kanatlı denizatı? Çünkü mitolojilerden fırlayıp gelmiş gibi görünen bu hayvan, Çinli bir korsan olan annesinin aile armasında bulunuyordu. Annesi hakkında elindeki tek ipucuydu bu kanatlı denizatı. Eğer kız kanatlı denizatını bulursa, efsanelerle donattığı annesine de kavuşacağına inanıyordu.
İkinci Kaptan’ın Portekiz’de gemiye binen çocukları Palu ve Solin de Renda’ya bu macerasında ortak olacaklardı. Çocuklar Porto’nun gölgeli sokaklarındaki gizli bir şarap evinde kanatlı denizatının izini sürecekler ve 1751 yılında Cape Verde adalarındaki bir yanardağın kraterinde toplanan Kanatlı Denizatı Delegasyonu hakkında tuhaf bazı söylentiler duyacaklardı. Kanatlı Denizatı Delegasyonu 18’inci yüzyılın ikinci yarısında yaşanan Küçük Buz Çağı’nda toplanmıştı. Delegasyona dünyanın dört bir yanından denizcilikle uğraşan ailelerin ileri gelenleri katılmıştı. Bu ailelerden biri de Renda’nın annesinin tarafıydı. Çin’in büyük korsanlarını ve kaşiflerini yetiştirmiş Zheng ailesi. Bu delegasyonda bir karara varılmıştı. Bu karar sonucunda dünyanın sonunun gelmesi engellenmiş ve insanlık büyük bir doğal felaketin önüne geçmişti.
Şimdi yeni bir felaket ufuktaydı. Renda, Solin ve Palu, Shonga gemisinin mürettebatının yardımıyla efsanevi kanatlı Denizatı’nı bulmalı ve dünyayı yeni bir sondan kurtarmalılardı.